27.12.2023

Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan İle Kente Dair

Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan kentin tarihine duyduğu bağlılık ve sürdürülebilir hizmet anlayışını; Yedikule Hisarı'nın restorasyonundan gençlere yönelik projelere, kentsel dönüşümden kültür ve sanat etkinliklerine kadar farklı perspektiflerden ele alarak anlattı.

Röportaj: Burak Arlı, Hatice Çetinlerden, İpek Arısoy

Hatice Çetinlerden: TOKİ Başkanlığı deneyiminizin belediye başkanlığı yolculuğunuzda nasıl bir etkisi oldu, neleri değiştirdi?

M. Ergün Turan: Ben TOKİ Başkanlığı ile 47 yaşında tanıştım. Görevi devralmamın öncesinde ise yaklaşık 15 yıllık bir yerel yönetim tecrübem ve 25 yılı bulan bir mühendislik deneyimim söz konusuydu. TOKİ Başkanlığım böyle bir deneyim ile başladı. Görevi devraldığım yıllarda TOKİ tabii ki Türkiye'nin en büyük kuruluşlarından biriydi ancak bizim de ondan önceki deneyimlerimiz ve İstanbul’da edindiğimiz bir şehircilik müktesebatımız bulunmaktaydı. Oldukça hızlı, hareketli ve Türkiye'nin büyük kuruluşlarından birinde göreve başladık. Şehircilik konusunda birtakım yaklaşımlarımız ve ajandamız da mevcuttu. Böylece Türkiye'nin dinamik, güçlü ve iyilik üreten bir kurumu olan TOKİ'de bu iki deneyimi birleştirmiş olduk. Ben TOKİ'yi Türkiye için iyilik üreten bir kuruluş olarak tanımlıyorum ve bu inançla hareket ediyorum. Bizim dönemimizde, kurum içinde -belki biraz da felsefi anlamda- yatay mimari, yöresel mimari, toplam kalite unsurları gibi başlıklar ilk kez açıldı. Belki de Cumhurbaşkanımız, bu felsefi yaklaşımımızı TOKİ’ye aktarmamız için bizi bu göreve getirdi. Şunu açıkça ifade edebilirim ki, geçmişten günümüze TOKİ’deki başarının en başat faktörü, sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğidir. Rakamlar bunu açık bir şekilde göstermektedir. Örneğin, 1984’te kurulan TOKİ'nin 2002 yılına kadar 57 bin konut ürettiğini görmekteyiz. 2002’den ben göreve geldiğim yıla kadar geçen sürede ise 850 bin konut üretildi. Bu güçlü liderlikle sağlanan bir başarıdır. TOKİ'yi bugünkü kurum haline getiren temel unsur, Cumhurbaşkanımızın bu kuruluşun arkasında durması ve bu yaklaşıma önderlik etmesidir. Kendi felsefemizi bu dinamik yapıya entegre ederek ve yatay mimari yaklaşımını benimseyerek 200 binden fazla konutun yapılmasına vesile olduk. Bugün baktığımızda, TOKİ'nin Türkiye'nin dört bir yanında yatay ve yöresel mimari eserler üreten önemli bir kuruluş haline geldiğini söyleyebiliriz. Şu anda ise arkadaşlarımız bu başarıyı devam ettiriyorlar. Yerelde kazandığımız tecrübenin Türkiye’nin kıymetli bir kurumu olan TOKİ’de oldukça işe yaradığını düşünmekteyim.  Eğitimim de bu görevde oldukça yararlı oldu. Hayatın bize yaşattığı şeylerin üst üste konmasından böyle bir müktesebat çıktı. Yereldeki tecrübemizi TOKİ'ye aktardık. Şimdi TOKİ'deki tecrübelerimizi Belediye Başkanı olarak kullanıyoruz. Bunların hepsini üst üste koyarak devam etmeye dikkat ediyoruz.

"Bir ülkenin kalkınması ve bir medeniyetin inşa edilmesi için iki önemli faktöre ihtiyaç olduğunu düşünürüm. Bunlardan ilki, felsefe ve pratiği birleştiren pratisyenlere olan ihtiyaçtır. Sn. Cumhurbaşkanımızın Türkiye'ye kattığı şey de tam budur."

"Ne yaparsak yapalım, bir anlam ve felsefeyle hareket etmeliyiz; konut inşa ederken, yol yaparken, yeşil alan oluştururken, hatta bir kütüphane kurarken bile."

Hatice Çetinlerden: Ergün Turan nasıl bir yöneticidir? Bir yönetici olarak benimsediği ilkeler nelerdir?

M. Ergün Turan:  Zor bir yönetici olduğumu düşünüyorum, belki de bu soruyu bana değil, benimle çalışan arkadaşlarıma sormanız daha doğru olurdu. Şöyle söyleyeyim; tatmin eşiği yüksek birisiyim. Yapılan işlerden kolay tatmin olduğum söylenemez. Yapılan bir şeyin daha iyisinin peşinde olmamız gerektiğine inanırım. Bizim geleneklerimizde ve inançlarımızda bir işi tamamladıktan sonra hemen ardından yeni bir işe koyulma düsturu vardır. Bu bizim temel prensibimizdir. Dolayısıyla, başkalarının çok sevinebileceği bir başarıyı elde etmiş olsak bile, yaşanılan sevinç benim için kısa ömürlüdür. Hemen yeni bir işe başlamamız ve daha ileri gitmemiz gerektiğini düşünürüm. Israrcı bir kişiliğim var; yaptığım işi mutlaka sonuçlandırmayı arzularım. Bana kalırsa, Türkiye'deki en yaygın sorun da budur. Bu tuzağa düşmemeye gayret gösteriyorum. Bir ülkenin kalkınması ve bir medeniyetin inşa edilmesi için iki önemli faktöre ihtiyaç olduğunu düşünürüm. Bunlardan ilki, felsefe ve pratiği birleştiren pratisyenlere olan ihtiyaçtır. Felsefe derken sadece konuşmayı değil, aynı zamanda eyleme geçmeye kastediyorum. Konuşulan şeylerin pratikte uygulanması gerektiğine inanırım. Örneğin, bir iş konuşulduğunda "Buyurun gelin, bunu pratiğe geçirin" dediğinizde, sadece konuşmaya alışmış kişilerin pratik deneyimlerinin olmadığını ve somut bir iş yapamayacağını hemen anlarsınız. Diğer tarafta, çok pratik iş yapanlar vardır ama felsefesi yoktur. Buradan da sağlıklı bir iş çıkacağını düşünmüyorum. Buradan bir medeniyet çıkacağını da düşünmüyorum. Öyleyse, iki şeyin birleşmesi gerekir. Bana kalırsa, Türkiye'nin ihtiyacı olan şeyin, felsefesiyle birlikte pratik yönü güçlü olan yöneticiler olduğunu düşünüyorum. İyi bir yönetici hem derinlemesine düşünme hem de uygulama yeteneğine sahip olmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye'ye kattığı şey de budur. Ben de olaylara bakarken, hem bir felsefeyle bakmayı, sadece felsefe konuşarak değil, pratize etmeyi seviyorum. Sadece konuşanlardan uzak durmaya çalışıyorum. Sadece şuursuz bir şekilde iş yapmak da anlamlı değildir. Ne yaparsak yapalım, bir anlam ve felsefeyle hareket etmeliyiz; konut inşa ederken, yol yaparken, yeşil alan oluştururken, hatta bir kütüphane kurarken bile. Bir kütüphane kuruyorsak, bu projenin anlamını net bir şekilde belirlemek önemlidir. Sadece fiziksel olarak gerçekleştirmek yeterli değildir; aynı zamanda projenin anlamını da kavramak ve vurgulamak gereklidir. Dolayısıyla benim  yöneticiliğim zor bir iştir. Başladığım bir işi mutlaka sonuçlandırmak isterim. Bu süreçte kendimi de yorarım, açık konuşayım, etrafımı da yorarım. Ancak önce kendimi yorarım, sonra da etrafımı. İş yaparken her zaman birlikte, takım olarak çalışmaya özen gösteririm. Başkan ve başkan yardımcıları olarak bir ekip oluşturmaya gayret gösteririm. Ancak asıl işi yapanlar, işin başında duran uzman arkadaşlardır. Yönetici olarak onların değerini bilmek ve farkında olmak benim sorumluluğumdur. Ben sadece üst düzey yöneticilerle muhatap olan bir başkan değilim.

Hatice Çetinlerden: Beş yıllık Fatih Belediye Başkanlığı döneminizde sizin duygu dünyanızda çok büyük anlamı olan, sizde iz bırakan ve özel bir yere sahip olan bir proje var mı?

M. Ergün Turan: Eski bir TOKİ başkanı ve mühendis olarak, benden sonra kalacak mirası düşündüğümde, en çok gurur duyduğum projelerden biri Fatih Kütüphaneleri olacaktır. Bu nedenle, gelecekteki belediye başkanlarının bu değerli projeden vazgeçemeyeceklerine inanıyorum. Fatih, tarihi ve kültürüyle ünlüdür, ancak modern yapıları oldukça azdır. Ancak şu anda, Fatih'in adını gençler arasında Sultanahmet, Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı gibi ünlü yerlerle birlikte anmamıza sebep olan bir şey var: Fatih Kütüphaneleri. Bu projenin başladığı dönemden itibaren kütüphanelerimiz, 4 yılda 270 bini aşkın üye ile gençler arasında büyük ilgi gördü. Benim için büyük bir sevinç kaynağıdır bu. Diğer taraftan, ben İstanbul’da doğan ve  büyüyen bir insanım. Onun için yaptığım işleri övmeyi değil de ne yaptığımın bilincinde olmaya gayret gösteriyorum. Bu zorlu görevi ekibimizle birlikte, bir vizyon doğrultusunda başardık. Biliyorsunuz İstanbul'da en sıkıntılı bölgelerin sur içindeki sur dipleri olduğu söylenir. Bu bölgelerde -yapı yapmak yasak olmasına rağmen- birçok niteliksiz yapı bulunmaktadır. Bu yapılar, ilçemizde birçok olumsuzluğa neden olmaktaydı. Bu nedenle, bu bölgeleri temizlemeye ve "millet bahçesi" adı altında bir proje geliştirmeye karar verdik. Birinci etabını başarıyla tamamladık ve şu anda ikinci etabını 15-20 gün içinde halkın kullanımına açmayı planlıyoruz. Bu projeleri, benim en heyecanla gerçekleştirdiğim büyük işlerden biri olarak söyleyebilirim. Geçmiş görevlerim gereği metrekareleri çok daha büyük işlere imza attım, ancak İstanbul'da 200-300 yıllık bu sorunu çözmek en büyük mutluluk kaynaklarımdandır. Şükürler olsun ki dönemimizde bu sorunlara çözümler getirdik ve getirmeye devam ediyoruz. Hayalimiz, Topkapı'dan Yedikule'ye kadar olan sur diplerini, yeşilliklerle kaplı ve piknik alanlarıyla donatılmış yürüyüş yollarıyla rahatlıkla yürüyebileceği bir ortam yaratmaktı. Gerekli olan kamulaştırmalarla, binlerce insanla konuşarak bunu gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. Bu insanlarla anlaşma sağlarken hiç kimseyi kırmamaya ve zarar vermemeye gayret ettik. Bu konuda Allah da bize yardım etti. Bugün birisi böyle bir şey yapabileceğini söylese, ben çok zor olduğunu söylerim. Ama biz Allah’ın izniyle bu işin altından da kalktık. Diğer taraftan, gençlerle ilgili en önemli projelerimden biri de spor salonlarıdır. Fatihli gençler için, “kara kürek merkezi” gibi özel bir tesis oluşturduk. Bu tesis, bölgedeki gençlerin denizle ilgili etkinliklere katılmalarını sağlıyor. Ayrıca, gençlerin sosyal aktivitelerle buluştuğu, kültür ve sanatla iç içe bir ortam sunuyoruz. Belediyecilik anlayışımız, Ak Parti'nin belki üçüncü nesil belediyeciliği olarak adlandırabileceğimiz bir yaklaşıma dayanıyor. Yaptığımız etkinliklerle doğrudan insanların yaşamlarına dokunmaya çalışıyoruz. Fatih Belediyesinin resmi web sitesini ziyaret ettiğinizde, birçok etkinlik ve projeyi aynı anda görebilirsiniz. Böyle bir belediyecilik yapmaya çalışıyoruz.

"Yedikule Hisarı mescidiyle, mektebiyle, çınarı ve çeşmesiyle sosyal canlılığın had safhada olduğu tipik bir Osmanlı mahallesiymiş ve İstanbul’u ziyaret eden seyyahlar tarafından hayranlıkla anlatılırmış. Hedefimiz, Hisar’da bu canlılığı yeniden yakalamak."

Burak Arlı: Liderliğiniz altında tamamlanan tarihi restorasyon veya yenileme projelerinden başarılı örnekler paylaşabilir misiniz?

M. Ergün Turan: Elbette. Başkanlığı devraldığımdan beri yoğun bir tarihi restorasyon ve yenileme işine odaklandık. Özellikle, Yedikule Hisarı restorasyonunu titizlikle yürütüyoruz. Biliyorsunuz Fethin sembollerinden biri olarak kabul edilen, Fatih Sultan Mehmed’in yadigârı olan bu Hisar, İstanbul’un nirenginde yer alıyor. Gerçekten bütün görkemiyle yıllara meydan okuyor. Burası, bir zamanlar mescidiyle, mektebiyle, çınarı ve çeşmesiyle sosyal canlılığın had safhada olduğu tipik bir Osmanlı mahallesiymiş. İstanbul’u ziyaret eden seyyahlar tarafından hayranlıkla anlatılan bu mekân maalesef uzunca bir süre kapılarını dış dünyaya kapalı tuttu. Ziyaret dahi edilemiyordu. Hedefimiz, Hisar’da bu canlılığı yeniden yakalamak. Bu kıymetli hisarımızı nadir uygulanan bir yaşayan restorasyon süreci ile restore ederken, aynı zamanda vatandaşlarımızı kayıtlı bir şekilde gezdiriyor ve bu tarihi zenginliği onlarla paylaşıyoruz. Arka planda, kültürel faaliyetlere ev sahipliği yapan etkinlikler düzenleyerek, nitelikli sanatsal etkinliklere katkı sağlıyoruz. Akşamları düzenlenen sinema gösterimlerine özellikle kadın hemşehrilerimiz yoğun ilgi gösteriyor. Altın Kapı tarafında devam eden çalışmalarımızda önemli bir ilerleme kaydettik. Özellikle, tarihi öneme sahip olan Genç Osman'ın öldürüldüğü meşhur oda ve Kitabeler Kulesi'nde yapılan çalışmada önemli bir aşama kaydettik.

"Büyüklerin öğüt ve nasihatlerinin, pratik hayatta etkili olduğuna ancak insanların sadece söylenenlere değil, yaşananlara da odaklanması gerektiğine inanıyorum."

İpek Arısoy: Gençlere tecrübelerinize ilişkin söylemek, iletmek istedikleriniz var mı?

Çocuklara nasihat vermek yerine, yaşanılan deneyimleri paylaşmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Büyüklerin öğüt ve nasihatlerinin, pratik hayatta etkili olduğuna ancak insanların sadece söylenenlere değil, yaşananlara da odaklanması gerektiğine inanıyorum. Ben 56 yaşındayım ama buna rağmen çok çalışıyorum. Her zaman çalışmanın önemini vurguluyor, ülkemizin, şehirlerimizin gelişmesi için büyük bir çaba sarf etmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu konuda gençlere tavsiyem şu olacaktır: Elbette ki kendilerine, hobilerine vakit ayırsınlar, ancak aynı zamanda çok çalışsınlar. Hayatta ne elde etmek istiyorlarsa; sevinç, bilgi, hikmet, izzet gibi kavramları düşünsünler. Bunların ön şartı ise çalışmaktır. İnancımıza göre, çalışırsınız ancak Allah'ın bunları nasip etmesi gerekir. Çalışma olmadan hiç kimseye bir şey nasip olmayacağını düşünürüm. Bizler de hedeflerimize ulaşmak için büyük bir gayret sarf ediyoruz. Örneğin, babam ilkokul mezunu biriydi ancak ben Türkiye'nin önde gelen bir üniversitesinde okuma şansı buldum. Ailemiz kalabalık değil ancak Allah bize bu imkânı tanıdı. Ticarette başarılı olduk, bürokraside önemli makamlara gelme şansına eriştik. Bugün ise millete hizmet etmek amacıyla belediye başkanlığı yapıyoruz. Demek ki çalışmakla ve Allah'ın yardımıyla her şey oluyormuş.

*Bu yazı, Kent dergisinin Ocak-Nisan 2024 tarihli onikinci sayısında yayımlanmıştır.

*Derginin tamamını MBB Kültür Yayınları sitesinden buraya tıklayarak indirebilirsiniz.